hidemyass.com?

spotflux diye bi program var o senin işini görür

ultrasurf ya da hotspot shield kullan.

(bkz: hotspot shield)

hotspot shield

var.

Bizim apartman görevlimizin ismi yolcu idi. Karsı apartmandani kardesinin ismi de topçu

esnaf bir abimiz oğlunun adını "bilim" koymuştu.

durdugül

bedeliza mahpeyker adında bir kız vardı

mehmet şirin. iki farklı erkekte gördüm bu ismi.

yarra

anneannemin ismi çok güzel: Güldali (bildiğin gül dalından çıkmış)

bir arkadaşın annesinin adı: enginar

yengem bir bankanın çağrı merkezinde çalışırken fare diye isim duyduğunu söylemişti.yuh amına koyim demiştim ben de fare ne lan.

babamın öğrencisinin adı çikolataydı.

kutbettin

döndü,durdu,saniye,satılmış,çakmak,imdat

inanmayacaksınız ama bizim karşı komşumuzun adı Döner..

Satılmış,Tanrıkulu,Anakız,Hüdayda

Saniiye, leel(yazlıkta karşı komşu leal de olabilir ama reel değil), kanije, rukiye,

kadın

şahinur

Emişen.

yosma, (kadın) duydum.
maaşallah,(erkek) gördüm.

temiz

iyi degil ama cok ihtiyacin varsa dusunebilirsin. adamlar da yalniz olu soyucuymus. 1500 liraya hem arac bul hem de adam calistir oh ne ala.

edit : sanirim yanlis anladim. arac sana ait degil heralde.

boştaysan ve iş bulamıyorsan çok iyi teklif bence.

hoş

yeni bir iş buluncaya kadar güzel bir iş
rahat rahat görüşürsün yeni yerlerle

kısa ve net olarak yooo diyorum.

gıcık olmamm ayrıca:
- adres tarif ederim,
- saati söylerim :)

olmuyorum.

zaman zaman

ne güzel muhabbet oluyor işte. olmuyorum ben de.

isteyen kişi otogarda tuvaletten yeni çıkan bir erkekse evet gıcık oluyorum.

ateş verip sigara aldığım bile oldu.

ateş vermekten gocunmam çok ateşliyim.

Bi yerlere koşturuyorken veya ellerim doluyken istenince gerçek anlamda gıcık oluyorum.

Gocunmuyorum. Genelde 3-5 kişilik grubumuza soruyorlar ve hiç çakmak çıkmıyor, o zaman her daim "ne yazık ki hepimiz çok sağlıklıyız" diye espri yapıp banallaşıyorum.

Genelde Udûn ateşi kullanıyorum veremem diyorum :) işin şakası

Sigara kullanmadığım için kısaca yok diyorum ama adam anlıyor zaten surat ifademden siktir git demek istedimi

tiryaki olarak nadiren benim de ateşe ihtiyacım olduğum için halden anlarım ve gıcık olmam, gıcık olduğum nokta bazen kafalarını uzatarak benim yakmamı beklemeleri, al kendin yak modunda hareket ederim.

kpss ye gir 3 bin aliyorlar makineciler. aklin mi yok ya bu ulkede is yapan makineci yok tank top yapiyorum deyenlerde bir sey yaptigi yok motorlar fransadan almanyadan geliyor. ya almanyaya git ya da kpss ye calis

askere git. torpil bul. çizimi analizi şirketler kendi personeline yaptırıyor, dışarı iş vermezler. başka şekilde mesleğini kullanarak para kazanamazsın. askere git. torpil bul.

@japon askeri, askere gidicem gitmesine ama borcum var o zamana kadar kapatırdım en azından.

Yok para mara hocam. kpss var istersen. işçiden bol mühendis var memlekette.

imza yetkini kullan, mmo dan yetkinlik sertifikası al, doğalgaz projelerini onayla. sürücü kurslarında makine mühendisleri motor dersi verebiliyor. bu da olabilir.

Ben de iş bulamadım, kpss ye girdim devlette mak. müh. oldum. Yeni olduğundan 3000 değil 2650-2750 alırsın şehrine göre (büyükşehirde daha az)emekliliğe doğru kıdemle maaşın 500-600 TL artar en fazla. Devlet yan gel yat değil biz mühendisler için, ama geleceğinin garanti olması o kadar rahatlatıyor ki...

masasını.

sevmiyorum, hele "raki adabiyla icilir yea" insanlarini hic sevmiyorum.

kafa yapmasını. şahsen tekilla hariç, içmesini zevkli bulduğum(tat olarak) bir alkol türü yok.

ama ortamın güzelliği için, güzelleşmesi için zevkle rakı içerim.

ben sevmiyorum rakiyi, nefret ederim hatta.

sevenler de 'yae rakinin muhabbeti iyi oluyo' diye igrenerek iciyormus gibi geliyor bana.

tadını, muhabbetini.

edit: he, iğrenerek zorla içiyoruz.

Adabını ve içme geleneğini.

ben de sevmiyorum, seviyorum diyenlere de inanmıyorum. zira her içen yüzünü ekşitiyor benim gördüğüm.

balıkla uyumunu. sonrasında beyinde, psikolojide yarattığı güzelliği, aynı masa etrafında saatlerce konuşabilen insanları buluşturması, türk sanat müziğini sevdirmesi vb. gibi...

eşzamanlı olarak ilerleyen mezesi, müziği ve muhabbeti.

yavaş yavaş kafa yapmasını, mezelerini, sohbetini, bebekler gibi uyutmasını ve ertesi gün hiç içmemişsin gibi ne bir baş ağrısı ne bir sızlama...

hepsi bu.

kokusunu,muhabbetini ,kafasını.peynirle tadını

mezesini

Kokusu

Ben yıllarca pek sevmedim. Hala da nadir içerim ama iyi bir rakı mezeler ve muhabbet uygunsa kraldır, ama tırt rakı ve/ veya meze direkt köpeköldüren etkisi yapıyor. Özetle rakı özel ve güzel bir içki. Hatta bence yunan içkisi çünkü uzo bizimkinden kat kat kaliteli.

anısını seviyorum.

masasında dert unutturan, ülke kurtaran, kendine has mezesi, adabı ve kuralları olması.

Şalgamla eşliğini. Muhabbetini.

tadını, masasını, muhabbetini, adabını, şalgamla gidişini, balıkla gidişini, kavunla peynirle yazın buz gibi gidişini seviyorum. erik yerken de yüzüm ekşiyor, sevmediğim şeyi niye yiyim niye içeyim?

kafasını, ambiansını.
rakı içenler öldü de su içen ölmedi mi!
doldur hocam

ben tadını seviyorum hatta çok çok seviyorum. yemişim adabını, benim kendi adabım var mekan ayırt etmeden her yerde içerim.

(bkz: statik elektrik)

toprakta çıplak ayak gez, toprakla.

2 ayda bir.pisliğin tekiyim ama uzun sakal seviyorum.berberde tıraş oluyorum.

7 yıldır jiletle tıraş olmadım. hep makine ile oluyorum. haftada bir veya haftada iki defa oluyorum. fazla uzamıyo benim sakal. hep kirli sakal var yani.

haftada 4-5 kez, gillette mach... bişeydi tam hatırlamıyorum, bir kartuş 2-3 ay arası gidiyor

Her pazar Mach 3 ile traş oluyorum. Bıçak baya dayanıyor. Aylarca diyebilirim. Tabi ilk traş ile son traş arasında zorluk farkı oluyor. Tahriş vs.

2 günde bir, keyfime göre çelik ustura yahut perma, astra, polsilver jiletlerinden birini seçiyorum. polsilver 2, diǧerleri tek tıraş ediyor.
selamlar.

15 günde bir. mach3. çok hafta gidiyor.

makinayla kirli stayla. genelde 2 haftada 1

makine ile oluyorum. haftada bi iki kere.

2-3 günde bir traş oluyorum. permasharp super kullanıyorum her biri 2 3 traş gidiyor. 5 tanesi 1,50 tl.

mach 3 haftada 1

20 günde bir falan. mach3. vallahi şöyle diyeyim 4 yıldır aynı jileti kullanıyorum toplamda 10 kez değiştirmemişimdir jiletini.

iki günde bir. mach 5 kullanıyorum, 10-12 traş sonrası iyi kesmemeye başlayınca değiştiriyorum.

gillette fusion. iki üç günde bir traş olurum. bir iki ay gider sanırım. ne zaman rahatsız ederse o zaman değiştiririm bıçağı.

geçmişin geçmişi old. için.

had ile geçmişte iki zaman karşılaştırılır. Has been gramer olark geçmişte başlamış etkisi halen süren durumlarda kullanılır genel olrak durum böyle.

has been deseydi kiz arkadasi o konusmaya kadar biriyle nisanli olurdu, ama bu konusmada kiz arkadasi daha once nisanliymis, ama artik o noktada degil.

simdi ogrendigimizi calisalim. Jack, telefonda annesi ile konusuyor, Mary megersem bir de o adamdan hamileymis. Evet dinliyoruz:...

bu cümleden çıkan anlam, kızın başka birisiyle nişanlandığı değil mi, yani arıyor ve diyor ki; ''ben bi halt yedim, nişanlandım, haberin olsun...''

?

she had got engaged with someone else
she has become engaged with someone else

şeklinde bitmeliydi ki zaten cümle gramer olarak öncesinde de hatalı.

çalıştığın kitabı değiştir bence.

have been de gecmisteki bir zamani anlatiyorsun, had been de ayni cumlede o gecmisteki zamandan da gecmis olani anlatiyor.

daha önce biriyle nişanlanmış diye anladım ben.

nişanlanma eylemi yok burada. nişanlı olma durumu var. nişanlandığını değil de nişanlı olduğunu söylüyor. ve evet bu durum elemana telefon açmasından da öncesini ifade ediyor.

edit: orada his girlfriend öncesinde "he" varsa kötüymüş gerçekten.

ya zaten ne menem bi kitap almışsam artık, test attack diye bi soru bankası. üds kpds için...

kime sorsam yanlış diyor, diğer örnekler de sıkıntılı...

bu present perfectle past perfecti mala anlatır gibi anlatan bildiğiniz bi internet sitesi var mı?

@sanat güreşi, orada he yokmuş, onu ben eklemişim, şimdi düzelttim

Tartışmaya müdahil bile olamadım, o kadar anlamadım yani...biraz konuya çalıştığımda bu past perfect'in geçmişin de geçmişi olduğu gibi bi şey çıkardım.

o da muallak, bi ampul çakıyo, sonra başka bir örnekte yine sorun...

john, tartışma olmadı, durup dururken gereksiz atarlananlara gıcıkım sadece.

has been yakın geçmiş zaman. yani süregelen geçmiş.
geçmiş zamanla şimdiki zaman arasında. cümelnin gelişinden anlayabilirsin.

had been kalıbı ise uzak geçmiş. geçmiş zamandan daha uzağa doğru giden zaman aralığı.

bol bol ingilizce kitap okuyup pratik yaptıkça zaten beynin otomatik olarak başlıcak doğru kalıbı kullanmaya.
başlarda hata yapmaktan korkma, okuya dinleye konuşa yerine oturucaktır.

tartışma derken, konuyu tartışmak manasında demiştim zaten. fikir teatisi:)

cevap veren herkese çok teşekkür ederim tekrar. uğraştırdım baya.

simon diyor ki;

"had been" olmasının sebebi, ilk cümledeki "was"dır.

"was" geçmiş zaman.
was'dan önce olan bir şeyi de "had been" ile anlatacak.

sorunun cevabı:
cümlede hiçbir sıkıntı yok. bu kız günümüzde hala nişanlı olabilir veya olmayabilir, o bizi ilgilendirmez. orada had been kullanılması son derece doğrudur. şu an nişanlı olsa da olmasa da has been kullanılırsa tense uyumu bozulur. "has been engaged" olur diyen varsa tense uyumunu nasıl yakalayacağımızı söylesin.

Buradaki karmaşanın nedeni bir türkçede az önce olan bişe için de, geçen yıl olan bişe için de, geçen yıl olan bişeyi anlatırken kullandığımız geçmiş zaman için de aynı kalıbı kullanıyoruz. Ama ingilizcede öyle değil. Şu ana etkisi devam eden süreç şeklinde tanımladıkları perfect tense diye bir olayları var. Dolayısıyla geçmişte yaşanan bir olaydan zaten geçmiş zamanla bahsederken onun perfect halini de past perfect şeklinde kullanıp had been yapıyorlar. Yani annemle konuşurken babam aradı, parayı yastığın altına koyduğunu söyledi. Bizde hep di di di. Orda önce past, sonra past perfect. Hatta bir de past continious.

guncem.com
stumbleupon.com
8tracks.com

imdb, alışveriş siteleri, torrent siteleri.
(hiçbi numaram yok sanırım.)

yandex panorama. sokak sokak biliyorum lan bildiğin.

google, gmail, wikipedia, imdb, google maps, stumbleupon, ayıplı site

haberturk
arena-tr
gmail

economist
absoluteradio
wikipedia

youtube.
wikipedia.
maçkolik.

bunlardan sonraki üçlüm ise

imdb
ntvspor.net
ebay

incicaps, sondakika.com, l0ve.blogg.no/

Bura
4chan
What.cd
Wikipedia

grooveshark
itü sözlük
zaytung
bobiler
inci sözlük
dha
ekşiradyo

emin değilim.
berber: i1.trekearth.com
kuaför: 2.bp.blogspot.com

kuaför bayanların berber erkeklerin gittiği yer diye biliyorum ben.

Edit:berber beyaz önlük giyer kuaförler daha cikstir şekildir

berber asla saçı tarif edildiği kesmez. kuaförün kesme ihtimali daha yüksek, bi de daha pahalı.

modern berber = kuaför

erkekler için de kuaförler var artık.
sanırım berber sadece saç sakal kesimi yaparken, kuaför manikür pedikür gibi bakımları da yapıyor.

kuaför berberin fransızcası, arada illaki fark aramana gerek yok.

berber lafından utanan berberler kuaför oluyor heralde

1800-2000 arası bişey. mühendisler başlangıçta max. 2000 alıyor.

>2000 verirler yeni mezun değilsen. yeni mezunların da maaşı geniş skalada değişir girdiği şirkete göre. 800 ila 3500 arası olur.

sen firmayı soyle, biz daha net bilgilerle gelelim sana?

Vestel Manisa fabrikasi

japon askeri gibi düşnüyorum ben de.

arçelik yeni mezununa 2200 falan veriyor. oradan yola çıkabilirsin belki.

Ben de 2000tl civari diye dusunuyorum ama net bilgiler geldi daha iyi oldu. Arcelik daha yuksek veriyormus demek ki

manisa olması sebebiyle daha dusuk olabilir evet, ama 2nin altında degildir kesinlikle.

google diye bi arama motoru var onu denerdim ben.

bunun yaninda is hayatindaysa xing ve linkedin.

ülkesine göre daha sipesifik arama motorlari.

yıllardır aradığım kızı en son bir tavsiyeyle bankacı olan abim sayesinde buldum. buldum derken iletişim bilgilerine ulaştım ama adres üniversite adresi telefon ise 03121234567 gibi uydurma bi numaraydı. demem o ki bankacı ya da polis tanıdık bulacaksın.

Facebook'tan mı bulamıyorsun, yoksa Facebook'u falan da var ama kızı mı okulda bulamıyorsun? Bir de ne biçim yazıyorsun, bir bok anlatamıyorsun... Nesini bulamadığını söyle, bulalım.

@yahuda kızın facebook'u yok kızı facebook'tan bulamıyorum elimdeki bilgilerle,bir bok anlamıyorsun.

@seabetan denedik hepsini en son buraya yazıyoruz.

@japon askeri yokyok benim öğrenci işlerinden falan tanıdığım olsa ama yok.

bölümün öğrenci işleri panosuna "xx isimli öğrenci, kaybettiğiniz özel eşyanız için lütfen 05xxx numaradan xx bey'e ulaşınız." yazılı ufak bi kağıt as.

@am tehlikeli oolmasın abi, aslında mantıklı belki kıza giden yol burasıdır :))

buraya bildiklerini yazarsan belki bir taniyan cikar - hatta belki kendisi burdadir. yerse tabii

abi en büyük bilgi kaynağım trakya üni. tıp fakültesi :)))

@aventura yani abi ?

@aventura yanlış mı anladın acaba ben kızı arama aşamasındayım ya hani acele etmesek mi?

İsim ver sen, isim. Bakalım bulabiliyor muyuz? Az da noktalama işareti falan kullansan daha anlaşılır olursun.

sabah ölçülen boy ile akşam ölçülen boy arasında (yanlış hatırlamıyorsam 1-2 cm) fark vardır. gece uyurken yatağa yere yatay şekilde yattığımızdan omurların arası açılırmış. sabah ayağa kalktıktan geceye kadar geçen sürede de yere dik olduğumuzdan yer çekiminin etkisiyle omurlar birbirine yaklaştığı için kapanır. bu durumda boy da kısa ölçülür.

(ng ya da discovery tv'den hatırladığım)

şöyle ilginç bir konu buldum google aramasında:
www.bodyforumtr.com

şu boy konusu insanların kendisini kandırmayı en çok sevdiği konu. sabah akşam arası biraz farkeder o kadar. o eczanelerde ölçülenler ayakkabı giydiklerini unutuyorlar ya da eczacının ayakkabıyı dikkate aldığını düşünüyorlar herhalde.

5 metrelik şerit metrenin artı eksi 1 cm hassasiyeti var.

Allah bilir hocam ne diyelim.

aslında işin özüne bakılırsa şehitlik mertebesi için islamı yayma amacı ve bunu karşılık beklemeden sadece Allah rızası için yapmak vardır. yani maaş , para-pul, zorunluluk gibi durumların olmaması gerekir.
Ama bu anlayışı biz daha farklı kabul etmişiz.
neyse sonuç olarak Allah isterse cennetine , isterse cehennemine gönderir.
bize düşen hayır dua etmek. Allah tüm şehitlerimizin mekanını cennet eylesin.

şehit: kutsal bir ülkü, din veya inanç uğrunda ölen kimse.

legal yoldan polis olan adamın şehitliği bile tartışmalıyken...

neyse bu adam:

şehitliğine ayrı sevap

illegalliğine ayrı günah alır bence.

mesela:

bir polis şehit olurken taktığı kol saati hırsızlık malı olsa?

gibi.

o ayrı bu ayrı.

bence Türk askeri, polisi, diplomatı İslam şehidi değil. olsa olsa vazife şehididir.

arkadaşınız vazife şehidi olabilir. ama o mertebeye ulaşır mı ulaşmaz mı biraz kararsız kaldım. hangi insanoğlu hak yemiyor ki?

allah rahmet eylesin bu arada.

bunun kararini vermek bize dusmez, en fazla tahmin de bulunabiliriz.
konumuna ulasirken dogru veya yanlis yollardan gecmesi, o konumda iken kazandigi yararlarin etikligini tartisilir kilar bence.

şehit mi değil mi onu en iyi Allah bilir ama, eğer şehitse geçmiş günahlarının ya da yok polisliğe haksızlıkla girmesinin falan hiçbir önemi kalmaz. Çünkü şehit olur olmaz günahları affedilir. Bu yüzden şehitlik mertebesi çok önemli zaten.

www.sorularlaislamiyet.com

ben biliyorum hocu şehit değil bu eleman.. yukardan şehitler listesini sorgulayabiliyorum.. bize veriyolar kişi listesini..


neyin şehidi allasen ? türkiyede ölen gazeteci , hakim , diplomat bile şehit sayılıyo.. devletin kendi tekelinde ya veriyo saga sola.. yav git işine , birincisi normal polisin şehit olması bile tartışmalıyken , sınav sorularını el altından alıp binlerce garibanın hakkını yiyerek devlette goreve geleceksin , ölünce de şehit olacaksın dimi .. ehhehe olm sadece insan insanı kandırabilir , inanılan herşeyi bilen sonsuz adalet sahibi bir yaratıcıya inanıp nasıl bunu ona yutturabileceğini düşünebilir insan aklım almıyor.

hocu başın sağolsun arkadasın için ama şehit değil arkadaşın. yukardakilere sordum onlar da teyit etti..

not ; ceaatten birçok tanıdıgım , akrabam , arkadasım polis oldu. muhtemelen onlara da sorular verildi. aynı seylerı onlar icin de dusunuyorum..

Başın sağolsun öncelikle, hepimizin başı sağolsun,
Şehitlik kısmına gelince Orasını bilemeyiz kendi içinde ne kadar inanıyordu dine, Allah'ın bileceği konu orası,

Bence dünyada yaptığı ayrı şeylerden farklı şekilde cezası varsa çeker kul hakkı gibi, yada ne biliyim hırsızlık zina falan filan gibi suçları varsa ama okısmı ayrı bu kısmı ayrı duruyo gibi geldi bana.

Hayatı boyunca içki kumar zina yapmış birisi savaş halinde cephede ölürse şehit olurmu bunuda bilemeyiz.

"şehitlik" aynı zamanda "şehit ailesi" kavramını da beraberinde getirir. kanunlara göre şehit olan kişinin karısı ve çocukları birtakım haklardan yararlanabiliyorlar. mecburiyetten dolayı ölüp giden bir kişinin kelime anlamı olarak ne kadar "şehit" sayıldığı tartışmalı da olsa, kanunlara göre şehit sayılması ailesi için iyi niyetli bir karardır.

bir emek hırsızının ölümü.. ilahi adalet sayılır.

Allah bilir. tartışmak yersiz.

@sivrisinek
cemaatin yediği bokları cümle alem biliyor zaten. adamlar koskoca hükümeti ellerinde oynatıyorlar amk. ben sıradan bi vatandaşım, koskoca hakimler, savcılar bir şey yapamazken bu durum karşısında benim ne yapmamı bekliyorsun çok merak ettim?..

@sivrisinek:

saçmalamışsın. adamın elinde belge yok bir şey yok ne yapsın?

bir de adama şerefsiz diyorsun.

---

bu adamın (eyyorlamam bu gadar), hatası ise:

sonuçta ortada 1 milyon insan yok. bahsettiği insan 8 tanesinden birisi. hatta azıcık kurcalasak yurt murt durumlarına baksak kesin hangi adam olduğunu buluruz bile.

8 tane şehidi zan altında bıraktı.

iki gram akıl yürütürsek, ben bilmem o bilir diye allaha havale etmeye gerek kalmaz. burada herkez iyi kötü bi eğitim almış, teknoloji falan kullanabilen herşeyi boşver beyin bedava ya kullanmak ücretsiz, beleş la beleş.

bak adam ne güzel söylemiş;
şehit: kutsal bir ülkü, din veya inanç uğrunda ölen kimse.
polis dediğin adam yapıcak başka daha iyi birşeyi olmadığı için para karşılığı silah taşır, düzeni korur emir alır bazıları adam öldürür, bazıları işkence yapar. sonra bu adam ölünce şehit olur en yüce mertebede olur falan filan.
la bırak. para karşılığı emre itaat eden biri bu ne kutsalı ne şehidi.

benim kuzen subay, onun yüzünede söylüyorum buradada dile getireyim aynı şey para karşılığı emre itaat eden adamlar işte bunlar. kah adam öldürür kah savaşır kah başka birşey. sonuç değişmez kutsallık yok.

siz zannediyormusunuz ki bu kimlerin şehit, kimlerin ise şehit sayılmayacağının kararını veren devlet-ü büyüklerimiz bu şehitlik kavramına inanıyor. bu dünya sınav, diğer taraf ebedi en yüce mertebe öyle birşey olsa manyak mı bunlar bırak askerden yırtsın diye torpil yapmayı mümkün mertebe şehit olma potansiyeli en yüksek yerlere tayin edilsin diye birbirlerini yerler. özünde buna zaten kimse inanmıyor oda ayrı konu ne sen ne ben sürekli bi "allah bilir" durumu var. bugun zorunlu askerliği kaldır, yerine gönüllülük esasını getir yarın bırak cephede şehit olucak allah katında en yüce en büyük mertebeye erişicek tüm günahları affolucak dini bütün askeri orduevinde bira servisi yapacak adam bulamazsın anlatabiliyormuyum.

bence bu arkadaş şehittir, müslüman olarak bilinen bir kimse sonuçta ve bir terörist tarafından öldürülüyor, polis olması yaptığı işten para kazanması durumunu değiştirmez.

www.sorularlaislamiyet.com

ya terorist te musluman ve ozgur bır ulke ıcın savasıyorsa ? hangısı daha muslumansa sehıtlık ona mı verılecek ?

bahsettıgın seyın sehıtlıkle ılgısı yok , bunlar verılen gaz.. oyle olsaydı , osmanlı ve iranlılar , memlukluler vb ıslam ulkelerı bırbırlerıyle savasırken de herkes sehıt olurdu. hatta soyle soyleyeyım tum muslumanlar bırbırıyle savassın herkes sehıt olsun .. kısayoldan cennet hacı .. e tum hayatı bunun ıcın yasamıyor mu zaten teoride muslumanlar ?

turkıye cumhurıyetı kurulurken halife işte o zamankı hukumet ve yandasları da gerı kalana terorıst , kafırler dıyolardı ..

kurtulus savasını bu kısıler baslattı , bugun sehıt dedıklerımız kısıler bu kısıler..

lafın ozu bırılerı sehıt veya terorıst dıyerek baskasının sıfatını belırleyemez.. gecın bunları

hover hand

1- yabancı bir bankada çalışıyorum
2- hayır
3- evet
4- içiyorum.

1-yazilim
2-isimi seviyorum, isyerimi sevmiyorum.
3-yasamak icin calisiyorum.
4-spor, motosiklet, arkadaslar.

1- arıcılık
2- evet
3- bazen
4- içiyorum.

1)öğrenci
2)işim hakkındaki gerçekleri kabul ettigim sürece, mükemmel, çok seviyorum
3)yaşamak için çalışıyorum
4)basketbol gitar koşu arkadaşlar oyunlar

1- kitap tercümesi yapıyorum.
2- evet.
3- hayır. çalışmak için yaşıyormuşum gibi hissetmeyeyim diye okuduğum bölümle alakasız bir iş yapıyorum. çalışma saatlerimi de günbegün kendim ayarladığım için bunalma olayı nadiren oluyor.
4- evden çıkmak, insan görmek, gezmek tozmak, rahatlatacak bir şeyler okumak yetiyor çoğu zaman.

oha ilk cevabı veren arkadaş hayatı özetlemiş. valla billa amk.

1- satış destek
2- hayır
3- evet
4- depresyondayım!

1-mağazıcılık yapıyorum
2-fena değil
3-yoksa çalışırmıyım delimiyim.
4-sahile çıkıp yürüyorum.

1-freelance çevirmenim
2-feci halde hemde
3-hayır, gelir ve bana kalan süre anlamında freelance olduğum için memnunuö
4-istanbuldan kaçıyorum fırsat buldukça yurtiçi yurt dışı neresi olursa. istanbulda kalmam gerekiyorsa sevdiğim eşi dostu bana yemeye-içmeye çağırıyorum, dışarı çıkıyorum onlarla kahve-alkol-yemekli laflamaya. bana en iyi gelen arkadaşlarımı görmek oluyor dışarı çıkıp (evde çalıştığım için yani)

1- makine mühendisi
2- hayır. bu işi sevmiyorum genel anlamda mesleğimi seviyorum
3- evet
4- arkadaşlarımla buluşuyorum, akrabalarımı ziyaret ediyorum

inci sözlük hesabını kapat ve sonra üstünde ki montunu çıkarmasını sağla.

sözlük hesabı yok. tipik ergen davranışlarından çıktı artık olay. a-tipik bi ergen zaten kendisi.

bence döv

lise çağında adam. kafalı da diyorsun. e evde normal büyümüş başka bir çocuk da varsa, sorun kendisidir. bırak istediğini yapsın. belki bakarsın illuminatiye girer. ordan da bölge milletvekilliği falan... her şey ders değil.

zannedersem kendi kararlarını ve omzundaki yükleri tartabilecek yaşta.

dövmekle çözülebileceğini bilsem döverdim.

o yaştaki gençlerin çevrelerinden ne kadar etkilenebileceğini hesaba katarak, belki yeni bir çevreye girmesini sağlayabilirsiniz. hiçbir yer yoksa bile en azından kendi arkadaş grubunuza katın. lise zamanı ben de bir dellendiğimde, abim, aramızda da 7 yaş var, arkadaşlarıyla gittiği her yere beni de götürmeye başlamıştı. o yaşta birine iyi gelebiliyor böyle şeyler farkında olmadan. ne kadar işe yarar bilmiyorum ama farklı insanlar gördükçe belki kafası da dağılır. kendi başına kalmasından iyidir her halükarda.

bir de, çok da öyle kafa bulmayın. ters tepmesin.

@idyl

dediğin gibi hocam, kendisi farklı bir şehirde okuyor o yüzden böyle oldu sanırım. benim yanımda olsa dediğin gibi yapacağım da benim yanımda değil işte. ama iyi bir öneri.

illuminatiye mi katılmak istiyore? ne tür bir takmak bu yane?

o yaşta kafa fazla çalışınca da böyle oluyo sonra, illuminatiyi çürükcek tezler-hipotezler at ortaya.

@sansar11x

çok detaylı anlatırsam işin ucu kaçabilir. içime kötü kötü hisler giriyor, kötü şeyler yapacakmışım gibi geliyor diyor. mesela biraz önce van depremini ve japonya depremini illuminati'nin yaptığını iddia etti. sonra 12 aralık'ta empire states binalarına terörist saldırıların olacağını ve iddiaya girmek isteyip istemediğimi sordu. kaliteli müzik dinlesin diye kendisine dolaylı yollardan rock müzik sevgisi aşılamıştım. bu tür müziklerin içindeki mesajlardan bahsedip duruyor. ne bileyim detaylandırırsak sayfalar yetmez.

@lahavle

çürütüyorum ama inatçı pezevenk. =) ne alaka ne alaka deyip geçiyor.

illüminati'nin gerçek olduğunu ama bunu dert etmenin anlamsız olduğunu ve bunu dert edemeyecek kadar da şenlikli bir varoluşumuz olduğunu ve bu dünyanın da illüminati'yi bir moda haline getirdiğini ve moda haline getirdiği herşey gibi illüminati'yi de birgün geride bırakacağını söyle. geride kalacak bir şey için hayattan geride kalmasın.

illuminati var ki olum zaten :)

başka şehirde yaşaması kötüymüş. orada ona sahip çıkacak bir arkadaş, akraba varsa güzel olurdu.
öyle bir şey yoksa şayet, ne bileyim, sürekli postayla sürekli bir şeyler yollamak, kitap olsun, cd olsun, işe yarar mı acaba. onu meşgul tutacak, ilgi gösterildiğini bilmesini sğalayacak şeyler. sık sık arayıp sormak falan. yalnız bırakmamak lazım.
küçük kardeş olunca insan, dellenme hakkı hep elinde gibi bir hisse kapılabiliyor valla. neredeyse otuz yaşına geldim, arada hâlâ yapabiliyorum. abim de 3 bin km uzakta yaşıyor artık. ama öyle bir ruh halinde olduğumdan haberdarsa, hâlâ sık sık arayıp havadan sudan muhabbet ediyor. o bile iyi geliyor açıkçası. o yüzden, koşullar da müsaitse, böyle bir şeyi de denemek lazım. hatta çok uzak bir yerde yaşamıyorsa ziyaretine gidin kırk yılın başı da olsa?
velhasıl kelam, büyük kardeşler küçüklere sahip çıkmayı bırakmasın:) sonradan gelenler biraz şımarık mı oluyordur nedir, ihtiyaç duyabiliyor böyle şeylere:)

biliyorum hiç yardımcı olmuyorum ama bence birimizin çıkıp da bu ipnelerin çarkına çomak sokması gereklidir.

@idyl

kendisi biraz asi. çok arayıp sorunca niye beni çok arayıp soruyorsunuz diyor. mesela yarın okuluna bırakacağım arabayla, benimle gelme, ben otobüsle gideyim, daha özgür hissediyorum diyor. aradığımızda çoğu zaman telefonu açmıyor. böyle bir çocuk işte. ilginç bir tip.

illüminati kasımpaşada otururken biz ona illümin abi derdik :) sonra gurbete gitti böyle büyüdü başarılı oldu. bir yandan gurur duyuyorum ama diğer yandan da çok zıttıma gidiyor böyle gökdelene uçak sokmalar falan ki o da füzeymiş yeni öğrendim :) farketmez sonuçta yerli yersiz sokma arkadaşım füze uçak herneyse.

o muhtemelen karakter olarak değil yaşı gereği asi ve muhtemelen yurtta kalırken ailenin ne sıkla aradığı bir "cool"luk ölçme aracı. valla zor durum harbiden. ailesi değil de arkadaşı gibi ara sen de? yani ebeveynin aradığı zaman genelde yaptığı gibi bir sürü soru soracağına muhabbet et. büyük kardeşin sadece küçük kardeşi değil aynı zamanda yakın arkadaşı olmak da o yaşlarda başka bir "cool"luk aracı olabiliyor. ihtiyacın olmasa bile bazı konularda yardım iste, fikir al, derdini anlat. zaten öyle bir ilişki vardır belki aranızda, bilmiyorum ama iyidir böyle yakınlıklar. bunun illuminati'ye kafayı takmamasına doğruda ne katkısı var, onu da bilmiyorum, ama o yaşlarda insan saçmalamaya müsait oluyor. hatta yatkın oluyor. gelip geçici bir şey de olabilir. gelip geçici bir şey gibi davran sen de, konusunu çok açıp üsteleme, inada bindirmesin. başka muhabbetler geliştirin aranızda.

sanıyorum geçicidir. ergen kafası. ben de tüm arkadaşlarım abilere gidiyor diye abilere gitmek istiyordum o zamanlar. alkolü falan bırakmıştım. kafa yerine gelince çözülür her şey. yaptığı ya da yapacağı şeylerin bir kaç sene sonrasını etkileyeceğini sanmıyorum. hayırlı geceler.

converse wrestling shoe

30 kasım itibariyle asker sayılıyorsun. ekime kadar başvuru hakkın var.

ekim sonuna kadar başvuru hakkın olur.

2012 ASKERLİK ARALIK CELBİ BAŞVURU TARİHLERİ
Aralık ayında askere gitmek isteyenler için son başvuru tarihi 31 Ekim 2012.

ARALIK CELBİ 2012 İÇİN GEREKLİ BELGELER
4 adet fotoğraf
Diploma aslı ve 4 tane fotokopisi

uyku, halsizlik, yorgunluk.. her şey var bende bugün. yapmam gereken işlerin hiç birini yapmadım gün içerisinde. istek gelsin diye bekliyorum.

evde mal mal oturuyorum, dışarıda halletmem gereken işler var, arkadaşımla görüşmem gerek ama yok yok istek yok. nasıl geçecek ben de bilmiyorum.

aynen hacım o günlerden biri.

bok gibi gün valla

az öteye gel...=)

ekstra dil, yurtdışı deneyimi (erasmus olur, exchange olur, interrail bile olur, farklı kültürleri tanıma açısından) ve sağlam bi network.

solidi bilmeyen kalmadı makinacı kardeş. çizim programı kasmak çok mainstream artık. ingilizce şart, yurtdışı deneyimi de vizyonunu genişletir. ama her şeyden önemlisi torpil araştır. bulduğuna yabış tabir yerindeyse. ama odtülü olman büyük avantaj. çünkü hiç bi sik bilmeyen odtülü 2 yıl tecrübeli mühendise denk güzel ülkemde (: öyle de bi sistem var burada asdghkjl.

Kardeşim İTÜ mezunu. Ben Uludağ. Onun işine yarayan noktalar sırasıyla:

1 Sosyal Kulüplerde aktif olarak çevre edinmek, sosyal yetenek kazanımları
2 Okurken çalışarak hem deneyim kazanmak hem de CV
3 Stajları iyi firmalarda yapmak
4 Yurt dışı deneyimi kazanmak

ODTÜ'lü olarak bu maddelerle en iyi yerlerde olursun.

endüstrici olarak tavsiyelerim

sertifika geyiklerine gelme, hepsi para tuzagi ögrencilikte.

kluplerle cevre yap iyi is teklifleri alicaksin

stajlarini cok iyi yerlerde yap, p&g, bcg gibi.

yapabiliyorsan yurt disinda staj yap, bmw, daimler, thyssen, toyota etc.

stajlari torpilsiz adam akilli olursan bulabiliyosun, ben buldum öyle.

kesinlikle ama kesinlikle sosyal ol, bence en büyük arti bu, zaten cevrendekilerle sekilleniceksin, kafandaki adamlari bulcaksin.

bence en büyük artin yazilim ögrenmek olur, yazilim ögrenmeye calis, ufkunu acar.

start up gruplarina takil. vizyon sahibi olursun.

aselsan falan gibi diyorsan okuldan sağlam bi hocanın/ların yakınlarında dolaşman, fikir alışverişinde bulunman, yaptığın işe hakim olman en önemlisi. orada torpil olmaz.
aselsan olmasa da olur diyorsan, şimdiden ailende akrabalarında komşunda kim varsa araştır, onlar da araştırsınlar, sektör önemli değil. kim ne iş yapıyor öğren. gerekirse okula gitme onların yanına git. ne iş yapmak istediğini,seçeneklerini şartlarını öğren. sürekli o abilerle iletişimde ol. stajını ayarlasınlar. bayramda mesaj falan at onlara. çay içmeye git. okul bitene kadar bekleme. 3. sınıfın sonunda parttime başla inceden.

kısacası okul bitene kadar çalışmak istediğin sektörü bul ve tecrübe edin. senin elinden tutanları unutma, utandırma. çok nadir bulunuyor öyle insanlar.
gerisini 2 ayda halledersin.

ayrica aselsan cok zorluk cikarmadan hatta gayet kolay aliyor diye biliyorum, odtü bilkentlileri.

aselsanda torpilin krali var pasa bulmaya bak, ama topilsiz de alirlar isleri kim yapacak sonra

incelenip düzeltilebilir. daha önce başıma gelmişti. notlar dekanlığa ulaşmış olsa dahi dilekçeyle falan düzeltirler.

(bkz: #10937673)

film değilde dizi olsun dersen Into the West var on numara.

yahşi batı

apocalypto var.

www.youtube.com ?

hayır ya daha clubvari bir şarkı zıplamalı dans modunda falan.

www.youtube.com ?

yok bu kadar ünlü isimlerin söyleyeceğini sanmıyorum. daha tanınmamış bir dj falan olsa gerek.

valla acıklı sesli, sesi uzatmalı şarkı bulduk, turn of the light da geçiyor içinde, daha ne istiyonuz!! :) hafiften de dımtıs hem.

@diyanet takvim işte o hafiften dıptıs değil çok dıptıslı olmalıydı dostum :)

natalia kills - lights out

www.youtube.com

@japon askeri benim dediğim şarkıya hafiften benzese de içinde turn off the light ve tonight geçmiyor zaten f.e.m in şarkısı olsa bilirdim. yine de sağol.

al hacım, nası bilememişler anlamadım.

youtu.be

@cagkan yineliyorum dostum ünlü isimlerin söyleyeceğini sanmıyorum. daha tanınmamış bir dj falan olsa gerek.

www.youtube.com

cevap verdiğim ilk ve muhtemelen son müzik sorusu, kıymetini bil..

bu dimi reis (git:www.youtube.com )

@neverletyougodown dostum daha clubvari bir şarkı zıplamalı dans modunda falan.

www.youtube.com

iç çamaşırı, banyo edevatı, terlik.

Gülhane Parkı Çay Bahçesi yazalimbakalim.wordpress.com

Cihangir Roma Bahçesi üzerindeki çaycı

galata kulesinin hemen azıcık aşağısındaki sokaklardan birinde galata konak cafe. boğaza karşı terası mis: www.galatakonakcafe.com

çamlıca

gulhane+1 semaver alirsin super gidiyor. yiyecekleri dandik tavsiye etmem, kendiniz tost falan goturun gerekliyse. ama cay icin guzel harbiden, yildiz parki da guzel oluyor icerde tepede bir kosk vardi oradan tum bogazi gorebilirsin ama bence en iyisi bogazici universitesine cikmak, turist arkadaslarimi goturdugumu bilirim.ciddiyim cok guzel bir manzara.

gülhane'de semaver çayı +1

hayatımda daha güzel çay içmedim ve manzara filan da süper. kesin oraya git derim.

Kararımı verdim bu kadar ısrara Gülhaneye gitcem fakat oraya beşiktaştan en rahat nasıl giderim her taksici bilir muhtemelen değil mi ?

bilir tabi taksici. önce parkın içinde yürüsünüz dümdüz yürüyeceksiniz, ki park da çok güzel. sonra en sonda çay bahçesi var. orda da manzaraya karşı içersiniz, şimdiden afiyet olsun :)

Teşekkürler ama gittiğim yer biraz süpriz olsun neticesinde o açıdan beşiktaştan üsküdara geçip ordan motorla eminönüne gitmeyi düşünüyorum. Ordanda taksiye binerim :))

eminönü'nden taksi'ye binmene gerek yok, tramvaya binip Gülhane durağında in, parkın üst tarafından girip güzel bir yürüyüş sonrası çay bahçesine ulaşırsın.

bende dün sordum da bir sonuç alamadım. sehir efsanesi dediler.

Sanmıyorum hiç.

10 gün olacak galiba ya çünkü pazartesi 29 ekime denk geliyor

olmaz.

memurlara idari izin olacak gibi bunun için bakanlar kuruluna teklif sunulmuştu

olmaz yahu.

bence olacak. şeker bayramı 10 gün değildi. tatile gidemeyenler gitsin turizm geliri olsun diye yapacaklar 10 gün.

kurtuluş

yakuplu - b.düzü

kuzey bahçelievler :) ülke ismi gibi oldu böylede,evet kardeş bizde 1,5-2 saat harcıyoruz ama elden ne gelir örnek vermek gerekirse ben buradan beşiktaş'a gidene kadar adam bu geçen sürede antalya konyaaltı plajında oluyor.

çukurcuma / cihangir.

yenilevent

halkalı

kadıköy

çekmeköy. yani evet, var.

ben kendim yapmadım, yapacak bir ortamım yoktu ve zamanında bitirip çalışmak durumundaydım, ama kardeşime tavsiye ettim, hatta ısrar ettim bir sene uzat diye. nedenini soracak olursan, ben öğrencilikten bir şey anlamadım, kantine gidemedim, geyiklerden randıman alamadım, arkadaşlarımın etkinliklerine katılamadım, sabah akşam çalış dur. kardeşim de yatay geçiş yapmıştı, ilk yıl 26 ders yüklediler buna, o da aynı, sürekli çalışmak. ben de dedim ki, hem adam gibi tez yap, sadece tezi bırak ve bir yıl uzat, şöyle tadını çıkar. yaptı, bir sene uzattı, tezden de memnun uzattığına da memnun.

4 sene üniversiteden sonra sizi 40 sene (büyük ihtimalle) sikko bir çalışma hayatı bekliyor.

paranla yapacağın 2 haftalık(o da şanslıysan) tatil, 2 aylık yaz okulu geyiklerinin, üstüne 1 aylık boş vaktin yanında hiç bir şeydir bence. he bütler biraz daha bayık ama..

Tabi ki para sıkıntısı normalin üstündeyse bitirip çalışmaya başlamak daha iyi olabilir. O ayrı..

hayat hiç de okul gibi değil. bu yüzden okulu bir sene daha okumak güzel.

çalışma hayatı kötü değildir elbet fakat öğrencilik güzel şey... Etrafımdan, ailemden, hocalarımdan biliyorum... İnsanlar eşşşşek gibi çalışıyorlar... Bırak tatil yapmayı, kitap okumaya zamanları kalmıyor... Tabii ki git hayvanlaş benim gibi 2-3 yıl uzat demiyoruz... Ama en azından bir yıl uzat, hem yeni insanlar vs tanırsın hem de o bir yılda belki hayata bakış açın değişir... Çünkü sonrasında o bakış açını değiştirecek zamanın bile olmayacak...

okul uzatmak iyi değildir. halbuki ben de üniye ilk başladığımda öyle düşünmüştüm, uzatayım kafa rahat nede olsa öğrenci hayatı.

sanıldığı sürekli çalışmaya gerek yoktur okulu uzatmamak için. doğru zamanda doğru kişilerle çalışırsanız rahat rahat da bitirebilirsiniz. öte yandan çalışıp eğlenceyi kaçırmamak arkadaş ortamı kurmak için en güzel tavsiye okul kulüpleridir. ne bilim tsm olsun, hal müziği olsun şarkı söylemekten korksanız çekinseniz bile gidin. ben gitmedim lakin ihtiyacım ve isteğim yoktu. ama gidenleri gördük.

4 senede bitirirsen 4 sene kaybedersin, 5 senede bitirirsen 1 sene kaybedersin derdi bizim üst dönemler. ben 5.5 senede bitirdim gayet de zevkliydi.

işletme, maliye gibi yatarak geçilecek bir bölümde okuyorsan yeterince gezmişsindir, yatmışsındır gereği yok. ama matematik, mühendislik gibi sınavlardan kafanı kaldıramadığın, sabahlara kadar ders çalıştığın bi bölümdeysen doğru dürüst ne gezebilmişsindir ne etkinliklere katılabilmişsindir. o yüzden 2 3 ders bırakıp uzat ki rahat rahat gez dolaş, 2 haftalık tatil yerine 1 senelik tatil yap. ailenin yanına dönünce ortam çok stres oluyor, 1 sene daha kendi başına olmanın rahatlığı da var. yabancı ülkelerde gençler üniversteye başlamadan veya 1. sınıf sonunda okulu dondurup 1 seneye yakın ülkeyi, dünyayı geziyorlar kafa dağıtıyorlar. bizde bu olmadığı için uzatıp dağcılık kulübüne falan giriyoruz.

para olmadıktan sonra uzatmanın pek bi anlamı yok. ya okul kantininde 10 tane çay içerek geyik yaparsın ya da evde yatar uyursun, oyunlara tv'ye sararsın. kısacası harçlık sıkıntın yoksa uzat, gez toz arpacık.

yattigin yerden, bir halt yapmadan baba parasi yemek guzel geliyor insanlara. calismak zor geliyor

iş hayatının kötü olmasının bir numaralı sebebi sorumluluk üstlenmektir. yıllarca sorumluluklar alacaksınız ve bunları yerine getirmeniz istenecek sürekli. çok önemli bir durum olmadıkça(hastalık vs.) her sabah erken kalkıp işe gideceksiniz. ben de 1 sene uzattım okulu. okula gitmek gibi bir gayem olmadı hiç bir zaman. erken saatte derslerin hiç birine gitmemişimdir. e o rahatlığa alışınca bünyede ters etki yaratabiliyor yeni koşullar. bi de ben 4.sınıfta başladım çalışmaya uzattığım sene de çalıştım. e okulu uzattın niye çalışıyorsun? çalıştın niye okulu uzatıyorsun? ne yardan geçtim ne serden :)

ben de alışamadım ama maalesef adam girdiği tuvaletin fişini bile getiriyor. kafaları başka türlü çalışıyor. ben utanırım böyle şeylerin parasını istemeye.

yani 5,5k para almak demek masrafları cepten ödemek değil. adam maaşlı çalışan neticede. benim eski şirketin partnerlarından biri, feribotta aldığım çayın faturasını elimden almıştı da vay amk demiştim. ayrıca bahşiş tazmin edilmez ya, faturası bir şeyi yok. o değişikmiş

bahsisler bildigim kadariyla sirketten tazmin edilemez ama belki uygulamasi farkli olabilir bilemedim, ama yapilan her masraf sirket icinse tazmin edilmeli, bunun3 ü 5i olmaz.

prensip bu biraz da dogrusuda bu.

Bu zihniyetteki adamlar o bahsisi de odemez genelde.

yanlış anlaşıldım sanırım mevzu maaş değil 2 3 lirayı şirkete fatura etmek.

bahşişin vergi dairesi yok malesef bu yüzden böyle bir hak da yok. kaldı ki bahşiş verme zorunluluğun da yok ha vicdanın elvermiyorsa verirsin o ayrı ama nedir abi 2 lira bahşiş 35 yaşındaki adam hiç mi utanmaz ben şahsen görünce utandım..

ha feribotta yediğim tostu içtiğim çayı elbetteki ben de yazıyorum çünkü mesai ücreti yok işe gittiğimde yiyorum ve faturalandırıyorum ama bahşişi kendim bırakıyorum nasıl normal olabilir bu?

kişisel prensibim şudur. şirketin imkanlarını kullanırken kendim parasını verdiğimde kalmayacağım yerde kalmam, asla parasını kendim verdiğimde yemeyeceğim pahalılıktaki yemeği yemem. şirket çalışanına yurtdışından şirket parasıyla hediye almam. kendi paramla bahşiş vermeyeceksem de şirket parasıyla da vermem herhalde. (hiç yapmadım.) bu kişi de eğer ki şirketten istiyorsa 2-3 tl'de olsa demek ki kendi parası olsa vermeyecek. ben bundan bunu çıkardım. bize sunulan imkanları kötüye kullanmayı doğru ve hakkaniyetli bulmuyorum.

kakao ben de aynı senin gibi düşünüyorum. almanyaya 2 hafta eğitime gittim 1200 euro para verdiler otel hariç bana kalan toplam 600 euro civarındayı masraflar düştükten sonra 250 euro geri getirdim. ancak başka bir örnek sağolun arkdaşlar romanyaya gidiyor çalışmaya iyi de çalışıyor ama bi geliyolar viskiler malibular ... biliyorum alacak güçleri yok almazlar da zaten ama ne hikmetse cebe şirketten para girince insan bi değişiyor. denildiği gibi demekki bu adamlar şirketten para almadıklarında da bahşiş vermiyorlar.

kakao çalışanın dibiymişin sen. rispekt

kibritsuyu ustadimizdan af dileyerek, bahsisin, "kanunen kabul edilmeyen giderler" kalemine atiliyor olmasi lazim diye biliyorum deyip topa gireyim.

bi de su acidan dusunelim: sirket, bolum mudurunu seyahate gondermis olsun. o bolum muduru, sabahin korunde uyanip ucagi yakalayacak, gunu birlik seyahatse, gecenin yarisinda evine donecek. konaklamali seyahatse, sevdiklerinden ayri kalacak.

degil 5500 lira maas, 55 bin lira maas da alsa, o muduru, bebeginden, cocugundan, karisindan, sevdiklerinden ayiriyor, ustune ustluk, bir de uykusundan ediyorsun. sabah ucagini yakalamak icin, gecenin korunde yataktan kalkmasi lazim.

herif o uykularinin, sevdiklerinden ayri gecirdigi gecelerin hesabini yapmiyor da, sen sirket adina dusunup toplam 5 liranin hesabini mi yapiyorsun? o adam o yemegi kendi keyfinden yemiyor. o gorev sirasinda karnini doyurmak icin yiyor. kendine tercihine biraksan, belki sandvicle gecistirecek ve o 5 lira bahsisi vermek zorunda da kalmayacak.

eger bu kadar ince hesap yapmaya kalkarsan, sirket borclu cikar. ustelik borcunu da parayla pulla odeyemez.

sirket yonetimi veya patron akilli ise, bu tur davranislara takilmaz, laf etmez. cunku bilir ki, sirkete kizginlik hisseden bir calisan, en tehlikeli rakip sirketten daha tehlikelidir.

yarin bir gun sizin muhasebe departmani "kusura bakmayin ozgur beycigim, bahsisleri muhasebelestiremiyoruz" der ve o bolum mudurunun "icerlemesine" neden olursa, sirkete zarar vermis olur.

ne sen takil bu bahsislere, ne de muhasebe takilsin. ama takilirsaniz, bindiginiz dali kesersiniz. benden soylemesi.

haaa, "bizim tuzumuz kuru, piyasada it surusu kadar adam var, o bolum muduru gider, yenisi gelir" diye dusunuyorsaniz, gene hata edersiniz, cunku firsat maliyeti (bkz: opportunity cost) diye de bir kavram var.

bi kere ben sorduydum patronuma, sirket arabasini ben cebimden mi yikatacagim diye. o da, "sirket size araba verdiyse, siz de bi zaamet yikatin" dediydi. ama bi alinganlik olmadiydi aramizda. sadece ne yapacagimi bilmek icin sorduydum.

aynen abi kkeg olur bahşişler

''cingan olmayan zengin olmaz.'' konfüçyüs

@compadrito o müdürün yaptığı şey fedakarlık değil işidir. fedakarlık nedir biliyor musunuz? aynı iş yerinde çalışan karı kocanın yeni doğan bebeklerine bakacak kimsenin olmaması sebebiyle birbiri arkası vardiyalarda çalışıp 1 saat 1 yaşından küçük çocuklarını evde yalnız başına bırakarak işlerine gitmeleridir. işte bu kendinden yapılan ama zorunluluklardan ihtiyaçlardan yapılan fedakarlıktır. yoksa kusura bakmayın %80 verimsiz müşteri ziyaretleri ve yine afedersiniz popo gezdirmek için yapılan seyahatler fedakarlık yapılan gereksiz harcamalar da işin gereği değildir. ve yapılan serzenişler de şımarıklıktan başka bir şey değildir.

şirketin vahim durumunu anlatmiyim diyodum ama açıklık getirmek için anlatmam gerekiyor

şirkette 3 bölüm müdürü var ve hepsi satış mühendisi diye afedersin mühendsliğin ağzına sıçan kodumun lakabını kullanıyorlar(bu kavram beni deli etmeye yetiyor zaten) bu üç satışçı yurtdışındaki patron ülkeye giriş yaptığında müşteri ziyareti yapan kalan zamanda şirkette takılıp standart paket içeriği makinalar üzerinde teklif 'çalışması' yapıyoruz diye vakit öldüren insanlardır ve uygulama mühendislerini köpek gibi çalıştırıp para kazanırlar.

ayırca; o adam 5.5k maaş alıyorsa bunu çalışmak için alıyor kimseyi yakasından tutup oraya sen burada takılacaksın ben de sana eşek yüküyle para vereceğim demiyor herşeyin bir bedeli vardır eğer uygulamacıysan 20günlük iş gününün 15ini şehir dışında müşteride geçirirsin ve şirket sana bunun için para öder 'ben şehir dışına çıkmaya yoruldum' deme gibi bir lüksün yoktur. eğer bu lüksü kendinde buluyorsan çalışmaman gerekiyordur bu pozisyonda. e hem oyle yok hem boyle ne emmeye ne gömmeye geliyor bu insanlar..

öte yandan bu insanların bu hale gelmesinin sebebi baba şevkatiyle okuldan çıkar çıkmaz iş veren yurtdışına eğitimlere gönderen her türlü imkanı sağlayan patronlarının 'sıkıya gelemedekleri' için ayağını kaydırmasından ve yönetim kurulu toplantısıyla genel müdür pozisyonundaki patronlarının görevinden ihraç ettirmelerinden kaynaklanıyor. böyle bir ortamda muhasebe bunlara aman canım sen incilme değil git ne bok yersen ye demesi lazım diye düşünüyorum. ben firmalar çalışanlarına eziyet etsin demiyorum ancak eğer çalışan işin cılkını çıkarıyorsa alıp kapıya koyacaksın bu adamları yerine çok daha iyi iş çıkaracak elemanlar gani gani piyasada.

@kakao

cevabimi hic edit etmeden soruyorum abicim: cevabimda fedakarlik kelimesi hic geciyor mu? ben fedakarlik ediyor demiyorum ki.

isini yapiyor ama fazladan zaman ve emek harcayarak yapiyor. ucagi yakalamak icin sabaha karsi uyaniyor, omru boyle geciyor. o bunlarin hesabini yapmiyorken, yani bu mecburiyetleri "isinin geregi" olarak kabul ediyorken, akilli bir patron veya akilli bir sirket yonetimi de, "kanunen kabul edilmeyen giderler"i, isin geregi olarak kabul etmeli ve sineye cekmeli diyorum.

scapegoat'un sorusunda ne popo gezdirmek icin cikilan gezilerden bahsediliyor, ne de serzenislerden...

ben de bahsisle ilgili kisma cevap verdim zaten.

amma wa laqin,

akilli sirket yonetimi veya akilli patronun, bu tur minik masraflari "kanunen kabul edilmeyen giderler" kaleminden sineye cekmesini firsat bilip istismar etmeye kalkan bir calisan olursa, bayaa bi akilsizlik etmis olur. onun da idrakindeyim.

ama scapegoat'un sorusunda kullandigi, "nasil olur da utanmadan bahsis paralarini talep edebilir?" sorusuyla ayni fikirde olmadigimi ifade etmek istedim sadece.

ote yandan 1 yasindaki cocugu evde 1 saat yalniz birakmaya benim lugatimde fedakarlik denmiyor abicigim. bu bir insanlik sucudur ve cezalandirilmasi gerekir. "sartlar oyle gerektiriyor" demek, bir mazeret olamaz boylesi bir durumda.

cogu insan kacirmis bazi noktalarida , bir sirket sizi bir geziye gönderiyorsa maas üstüne ek olarak harcirah(dogru mu yazdim la, yani böyle bisey harc* bisiler iste) ondan vermek zorunda, ülkelere, bölgelere göre degisir, ayrica ayarlanan ucaga da saatinde gitmek zorundasin, bu fedakarlik degil zorunluluk, o isle sorumlusun ve sorumlulugunu yapman lazim, sözlesmen var ayrica, gidiceksin bu da fedakarlik degil maasini aldigin is icin calismak dedigim gibi zaten yipranma ya da ek giderler icin para veriliyor zaten.

bu paranin az olmasi sirketin sucu eger öyleyse.

@compadrito
tamam direk fedakarlik dememissin kelime olarak ama dolayli olarak fedakarligi ifade etmissin, o fedakarlik degil zorunluluk, isterse ben 9 dan erken kalkmam, baskasi gitsin desin, isini yapmasin, yiyosa.

ayrica bi sirket icin gercekten gerektirmedikce fedakarlik yapmak ne kadar dogru da bu da önemli, sabah 6 ucagina yetismek bence bi fedakarlik degil ama yeni dogmus cocugunu dogumda görememk fedakarliktir, bi sirket her zaman kar amacli bi müessedir, bizi kardan daha cok düsünmez(istisnalar olabilir etik degerlerden dolayi), onlar icin kar getirmiyorask bizi calistirmaz basit.

ben ögrenciyim hala 3 hafta önce yeni isime basladim almanyada, avusturyadan pazar aksami 8 de ciktim, pazartesi sabah 9 da kölne vardim trenle, 10 da isbasi yaptim, 5 te isten ciktim ellerimde bavul evime gittim. gecen sene stajimi yaparken evsiz kaldim, parasiz kaldim almanyada, her sabah 4 de uyanip 100 km yol gidip 3,5 km yürüdüm ise varip 8 saat calisip ayni sekilde geri döndüm kac ay. bunu yapar miyim bir kere daha bilmiyorum, ama tek bildigim ben istedim bunlari yapmayi, yani baska yerleri tercih edebilirdim ama ben oralari tercih ettim, sagolsunlar sirketlerde her zaman bana daha cok yardim ettiler, kimisi standart stajyer maasimi nerdeyse %100 arttirdi, digeri zaten hayvani bi maas verdi etc. fedakarlik yaptim ama daha sonradan sinir bulabilmeyi ögrendim tecrübe oldu.

mesela sehir ici jeton mu aldim sirkete gitmek icin, onu neden fatura ettirmiyim? niye cebimden ödiyim sirket icin harcadim onu. ya da görüsmeye davet ediyo beni herseyi ödüyo, burada benim performansimin cok iyi olmasi lazim neden aksam yemegi vermeyip daha ucuz olan yerde kaliyim ki? rakibim böyle yapmayacak.

kisacasi fedakarliklar yapilabilir ama sinirlari olmali dostlar.

bahsis olayida bahsettigim gibi zaten ödenmez diye biliyorum ama sirket yemek giderinden gösteriyosa baska.

bir de @kakao nun mantigi gayet etik ve dogru, fakat su var ayrica düsünülmesi gereken, mesela 5 saat ucup bi yere ise gitceksiniz, kendiniz ödeseniz en ucuzu secebilirsiniz belki ama sirketle giderken business ya da varsa first class secebiliyorsaniz bunu secmek gerekir cünkü is yapmaya gidiyosunuz ve performansin olabildigince yüksek olmasi gerekiyor, performans düserse hem siz performans düsüklügünden gözden düsersiniz hem de sirket kaybeder "lose- lose" durumu yani.

@serabetan

hayir abicigim. ben fedakarligi degil, "hak gecip gecmemesini" anlatiyorum. fedakarligi anlatiyor olsaydim, oraya fedakarlik yazardim. ben hakkaniyetli bir reimbursement'tan bahsediyorum. benim gibi dusunebilen kac sirket yonetimi vardir? %5 belki. (kibritsuyu ustadima sormak lazim).

Scapegoat'un pek sevdigi tabirle, "Satis muhendisi", musteriyi yemege goturmustur mesela. Bahsis biraksa olmaz, birakmasa olmaz ikileminde kalmistir.

kakao nick'li kardesimiz, o kisisel prensibini ABD'de zor uygular mesela. garson, yemege goturdugun musterinin yaninda gelir yanina ve sana "bu kadar bahsis birakamazsin! (misal 200 dolar hesap geldiyse), en az 30 dolar birakacaksin" diye ister ve seni yemege davet ettigin misafirinin yaninda göt eder; garsondan, hakki olan bahsisi kacirmaya calisan pinti herif durumuna dusurur. (bana, "cok fazla bahsis birakiyosunuz, kendi kesenizden mi birakiyosunuz!" diye cikisan patronumun basina geldi de, oradan biliyorum). ustelik ABD'de bahsis, dogrudan kredi kartindan cekilir.

benim fikrim, bahsisi DE, sirketin odemesi gerektigi yonunde. odenen bahsisi sirketten talep etmenin, "utanilacak" bir davranis olmadigina inaniyorum. herkes de benimle ayni fikirde olmak zorunda degil. sizler daha hayatinizin basindasiniz. o talep etmediginiz bahsisler, damlaya damlaya sonunda yekun tutar.

amma wa laqin,

scapegoat'un duruma aciklik getirmek icin ekledigi ve agzindan baklayi cikardigi aciklamadan, calistigi sirketteki bolum mudurlerinin genel karakterini anliyoruz. ASIL utanilacak davranis, o bolum mudurunun isine yani ekmek yedigi yere gosterdigi saygisizlik ve hatta hainliktir.

ote yandan, calisanini "business class"ta ucurabilen bir sirket, zaten bahsisin lafini etmez. ya da, sirkette, "business class"ta ucabilecek konuma gelmis calisan da o bahsisi gule oynaya, kendi cebinden oder.

@compadrito

belki ilk mesajda bahsetmeliydim ancak sonradan durumu netleştirmek için anlatmak durumunda kaldım. eve müdürler şirkete ve işverenine ihanet etti herşey daha güzel olacak diye şirketin içine etti ve içine ettiği şirketin de kuyusunu kazıyor. oyle adamlar ki ben satıcı olsam bu adamları mağazamdan içeri almam kovulsalar ömür billah iş bulamazlar oyle adamlar.

yemeğe gitme konusunda birini yemeğe götürdüğümüzde en kralını yediriyor ve bahşişi de bırakıyoruz ancak bu bahşişi elbette şirket ödüyor yurtdışında aldığım genel kültürden ötürü hesabın en az %15'ini hizmetten memnun kalmışsam bırakırım ve birini iş yemeğine götürdüğümde de bunu yaparım ama kendim ödemem. çünkü ben zaten gecemi tanımadığım adamlarla geçirmek için heba ediyorum bir de üstüne cebimden para mı ödeyeyim diye düşünürüm ama iş seyahati sırasında yemek yediysem bahşişi kendim veririm sonuçta kendi karnımı şirketin parasıyla doyuyurken kendimce memnun kaldığım hizmeti ödüllendiriyorum.

son dediğine de katılıyorum biz alman devi bir firmayı temsil ediyoruz ve adamlar buraya özel bir iş için seyahate geldiklerinde en aşağı businessta uçuyorlar ve tüm otel uçak masrafları firmaya kaçıyor yemeği bile burası karşıladığı için tip sıkıntısı da olmuyor. zaten adamların yeni mühendis maaşı 3k euro burada 3 euro bıraksa etrafında pervane olacak garson çok.

ıhlamur + bal + zencefil + limon

limona aban. ne yiyosan üstüne limon sık.

limonu yar, suyunu iç, iç kısmını da bıçakla çıkarıp ye. bir defa işe yaramıştı bende.

yazdığın cümle doğru. havada kalmıyor. happen yerine transipre, come to pass, occur, take place falan gibi bir şey de kullanabilirsin.

"a thing that you don't want to happen" gibi de olabilir, the thing olur something olur you we olur olur da olur duruma göre.

sth you don't want to be happened olur gibi geldi bana nedense. edilgen bir şeyler var sanki.

Saçma bi' örnek olabilir ama "görmesini istediğin biri" nasıl diyeceğiz öyleyse?

"Someone you want to see" olmalı bu mantığa göre. Ama "görmek istediğin" mi yoksa "görmesini istediğin" mi denmek istenmiş muamma kalıyor böyle olduğunda da.

Görmesi istenen kişi yine o, yani "someone". Neyi göreceğini belirtmedik. Yani burada "someone" görülmesi istenen değil, görmesi istenen. Öyleyse nasıl bir cümle kurmalıyız?

hayır, someone görülmesi istenen. yazdığın cümledeki "biri" sözcüğünü "someone" karşılıyor.

-bu kim?
-ahmet'in görmesini istediğim biri.

-who is this?
-someone i want ahmet to see.

-bu kim?
-(gerçekleri) görmesini istediğim biri.

Şimdi, burda görüldüğü gibi bu "biri" görülmesi istenen değil "bir şeyleri görmesi istenen". Neyi görmesi isteniyor, önemli değil. Ama bir şeyleri görmesi isteniyor bu "biri"nin. İşte benim sorduğum da bu cümleyi nasıl kurmamız gerektiği.

"Someone I want to see (the truth)" mu olmalı? Ve eğer öyleyse, "benim görmek istediğim biri" gibi bi' anlam da çıkamaz mı aynı cümleden?

"someone i want to see the truth" demen gerekir. dediğin manayla karışmaz. çünkü bu biri'nin bir şeyi görmesini istiyorsan see'nin arkasına buradaki örnekteki gibi görmesini istediğin şeyi ekliyorsun. someone i want to see dersen dediğin gibi "görmek istediğim birisi olur".

ama dediğin gibi bir karışıklık yok, zira senin anlattığın şekilde olunca türkçe'de de karışıklık çıkıyor. kurduğun cümleden parantezli kısmı atarsan "görmesini istediğim biri" cümlesi "x'in görmesini istediğim biri" gibi anlaşılıyor.

Kafamı kurcalayan buydu işte: "see"den sonra nesne belirtilmediğinde ortaya çıkan o karışıklık... Böyle bir cümle kurulduğunda "see"nin ardından nesne belirtilmesi elzem o zaman, karışıklığı önlemek için. Çok teşekkür ederim yardımcı olduğunuz için.

smt u wouldn't like to see happened.

everything is something dont want happen you.

"gerçekleşmesini istemediğin bir şey"

- something you dont want it come true

--------------------------------------------------------

- bu kim?
-(gerçekleri) görmesini istediğim biri.

*
- who is this?
1- someone i'd like him/her to see (the truths)
2- someone i want him/her to see (the truths)

arama.

arama kardeşim. yapma.

kesin arama.

burada bu kadar insan arama demiş, ben de arama diyorum. bir bildiğimiz var.

Yapma. Bi araya gelme şansı zaten az, gelseniz de güzel bi şeyler çıkmaz ortaya. Arama.

arama.

1 haftalık bi ilişki sonunda 5 ay ayrı kaldık, kavga etmiştik. sonra beni aradı, 1 hafta 4.5 seneye döndü. ayrılalı 2 ay oluyor gerçi kasşldklafg. ayrılma nedenine de bağlı şimdi, bir de gerçekten sevip sevmemene. otur bi düşün, artılarını ve eksilerini, ona göre davran.

kafan güzelken zaten arayacaksın. ertelemenin lüzumu yok ara bence.

ben kavgalı dövüşlü ayrıldım bi daha siksen suratına bakmam. sen niye aramıyosunki ? aramızda bir fark olmalı.

gamaflex bütün her şeyi çürüttü. bence de ara haklı adam.

Sana bu "Arama" diyenlere yuh diyorum. Geçmiş ilişkine dair süre dışında detay vermemene, neler yaşayıp/yaşamadığından bahsetmemene rağmen ezbere "Arama" diyen insanlara göre hareket edeceksen bu hayatta daha katetmen gereken çok yol olduğunu söyleyebilirim. Kavgasız, gürültüsüz ayrıldıysanız gayet arayabilirsin.

bence ara
buraya yazabilecek kadar bu soru kafanı kurcalıyorsa ara en azından kafanda soru işareti kalmasın

herkes kendi hayatlarında x,y,z kişileriyle yaşadıkları ilişkilere göre cevap vermiş/veriyor doğal olarak.

şöyle bir değişken göz ardı ediliyor çoğu kez; ne cevap verenlerin hepsi aynı kişi ne de ilişki yaşadıkları x,y,z kişileri aynı kişiler.

dolayısıyla; sen bahsettiğin a kişisiyle ne olacağını yaşamadan bilemezsin.

aramayıp duyacağın pişmanlık ömür boyu süreceğine, arayıp (belki devamını yaşayıp, belki iyi belki kötü sonuçlansa da) da duyacağın pişmanlık falanca süre sürer, sonrasında kafan rahatlar en azından.

iç sesini dinle. iç sesin; kişiliğimizin bilinçaltımızdan bize seslenişi olduğunu düşündüğümden, onu çok dinlerim... ne olursa olsun sonunu her zaman göze alarak tabi..

kötü bi şekilde ayrılmadıysanız ara tabi ki niye aramayacakmışsınki? keşke beni de birileri arasa böhühüüh :(

sürekli çalan telefonlar, gürültülü, özellikle bağırıp çağırmalı iş ortamı bence en büyük stres. bir de çok riskli işler yapıyorsan veya çok hassas konularla ilgili çalışıyorsan bu da stres yapıyor. sinirli patron/müdür de strese sebep oluyor ama.

herhangi bir seyi yanlis yapip yapmadigimi unutup unutmadigimi dusunup durmak. Yaptigim is dolayisiyla tek hata, ya bir suru calisma arkadasimin saatlerce beklemesine sebep olur-ki bu saatler haftaici haftasonu,gece yarisi sabaha karsi bile olabilir-ya da hic duzeltilemez zaman kalmadigi icin- ki bu da firma acisindan buyuk prestij kaybidir. Ofisteysem de surekli yapmami bekledikleri sey bitti mi diye arayip durmalari. mide kramplari geciriyorum resmen.

yıllık izne çıkan mühendislerin projelerinin altında kalmak, kaldırılamayacak sorumlulukların yüklenmesi, gece 23:30'lara kadar telefonda iş görüşmek, pazar sabahı 8'de uyandırılarak 3 saat yol tepmek suretiyle şantiyeye gitmek, proje teslimlerinde bulunan evhamlı müdür, aynı müdürle haftada bir toplantıya girmek, harcamaların ödemelerinin zamanında alınamaması gibi durumlar benim işimi stresli hale getiriyor.

(bkz: the grey)

www.imdb.com

balatalar çok sürtünmeden dolayı ısınmıştır. soğutunca yola devam edilebilir. sürtünmeden dolayı zamanla aşınır balatalar. periyodik bakım süreleri nedir bilmiyorum ama servise götürüp bi baktırın arada.

bir sorun olmaz normaldir bu durum. tavsiyem, böyle yerlerden inerken olabildiğince motor freni kullanın.

balatalar bitene dek sorun olmaz, bitmeye yakın da frene bastığınızda emniyet piminin uyarıcı metalik sesini duyarsınız. o sesi duyunca gidin servise.

sorun olmaz lakin ısıtma olayını abartmışsan balata yüzeyleri camlaşır. bu durumda fren,balataları soğutsan da tutmaz, balataları taşlatıp tekrar taktırırsın sorun çözülür.

diskler de cok isinmissa yamulmus olabilirler. frene bastigin zaman tutup birakma, titreme yapabilir.

midye pis bi hayvan değildir öncelikle
pis diye nitelendirilmesinin sebebi deniz suyunu süzüp bu şekilde beslenmesi
yani bir nevi denizi temizliyor kendileri o yüzden deniz pisse midyede pistir
özünde temiz bi hayvan yani
denizlerdeki ağır metalleri de bünyesinde biriktirdiği için tehlikeli olduğu söyleniyor

abartılmadığı ve nispeten temiz denizlerden çıkartıldığı takdirde sıkıntı yok diyolla.

denizi temizliyor, doğru. haliyle pis yerlerde de epey bulunuyor kendisi. o yüzdne pis diyen olabilir.

müslümanlar midye adet görüyomuş mu öyle bişey diyo. ondan pis görüyor olabilir.

son olarak, sokakta aldığın her şey pistir. bence lezzetinin birazını da buna borçludur.

imalat süreci çok pislik yerlerde yapılıyor, ondandır.

midye için yukarıda arkadaşlar yeterince doğru cevap vermiş. Ben de ekleyeyim; karides bir deniz böceğidir.
Vikipedi diyor ki:

Böcekler, eklem bacaklılar (Arthropoda) şubesinin sınıfı ve tür ve takson bakımından en kalabalık hayvan grubudur.

Karidesler, tatlı ve tuzlu sularda yaşayan on ayaklı eklembacaklılardır.

kira şu bu falan herşeyi çıkarınca, arabası kendisinin olmayan bir taksi şoförü 12 saat çalışarak ayda ortalama 3000-3500 kazanıyor.

araba(plaka) kendisininse 12 saatte 80-120 tl daha ekle.

günde 12 saat araba kullanarak ayda 3500 lira kazanılsaydı taksi şoförlüğüne kpssyle girilirdi @hope ender.

günde 12 saat çalışan taksici ortalama 70-80 lira atar cebine.

arabası kendinin olmayan bir taksici 5000TL civarı kendine kaldığını belirtmişti. ümraniye meydan avm'den binmiştik sanırım.

şunu da belirtmek gerekir gebze otogarda bir taksici de saat öğleden sonra 1de ilk müşterisi olduğumu belirtmişti.

1500'ü zor toparlıyorlar. gene de kısmet işi tabii taksicilik.

önceden taksicilik yapmış bi işçim vardı. en az 2000 kalıyor diyordu aylık. lokasyon ist.

chrome ve mozilla için stealthy uygulamasını dene. bağlantını yavaşlatacaktır, "işin" bitince kaparsın tekrar :)

anonymox eklentisi ile mozilladan girilebiliyor.

ninjacloak sitesinden girilebiliyor.

google translate üzerinden giriyorum. şimdiye kadar da 1-2 kere dışında pek sorun çıkarmadı, tavsiye ederim.

(bkz: hotspot shield)

spotflux

dndd

(bkz: public enemies)

o filmi izlemedim ama uyuşturucu ile ilgili trainspotting adlı filme bakabilirsin.en sevdiğim film olur kendisi.

emeğe saygı yok azizim.

www.eksiduyuru.com

peşin not : soruya cevap değil diye silen modu yanaklarından öperim. kıps.

bu sorunsal zaman zaman duyuru'da yer bulan lakin henüz çözümlenemeyen bir fenomendir.

Aslında duyuruda tik sorunsalı diye bir çalışma yapmak istiyorum bir ara. Hiç tik atmayanlardan daha rahatsız edici tipler var (doğru cevaba tik atmayıp yanlış cevaba tik atanlar favorim). Sorunun cevabına gelince bence bir numaralı sebep nasıl tik atılıyor bilmemeleri.

tikleri var.

tik sistemi pek iyi değil bir de.. her sorunun da doğru cevabı yok..

şimdi bişey söyliycem kırıcı olucak tik atmayan kardeşlere...

bazen cepten baglanilmasi .

ben de sinir oluyorum o kadar bilgimi konuşturuyorum tikleyen yok

Unutanı var, umursamayanı var, bilmeyeni var...

nabalım internette takılıoruz öyle..

Kafam karışık..dış ticarete bulaşacak gibıyım.gecım derdı..yoksa kesın gazetecı olurdum.zaten hep boyle hayalı kurulan ve olunamayan bı meslek dalı mevcuttur

merkez bankası nasıl bir tecrübe sizce?

muhasebe işleriyle uğraşıyorum.

abim var bankacı.

mali müşavirim. bi firmada çalışıyorum.

iş bulursam çok memnum olucam.

aslinda memnun sayilirim ama maasimdan memnun degilim, hani istesem zam yapacaklar ama ben de ole bi huy var iste hayatta zam isteyemiyorum. napcam bilmiyorum ben de bekleyip gorcez artik.

moruk askere gitmeden işe girmek akıllı işi değilmiş onu anladım. gerçi ben öğrenciyken başladım çalışmaya sonra devam ettim. daha yeni geldim işten. ölüyorum. yaptıklarımın karşılığını alamıyorum. tatmin edemiyorlar beni. o yüzden aralıkta askere gidiyorum. köklü, kurumsal firmalar candır, can. az kaldı geliyorum!

süpper :)

istanbul'u terk etmiş bir möendis olarak mutluyum mesud'um...

Günlüğün ortalama 100TL ise gül geç.
değilse de gül geç hacı olan olmuş dünya malı sonuçta kağıt parçası

ben üzülürdüm ama öte yandan polyanna mekanizmasını çalıştırırdım. Ne güzel sağlığım yerinde da ne 185 ler kazanırım ben derim.
Ben 2 ay önce 300 lira kaybettim üzüldüm ama ben benden gidecek kadar değil. Rahat olmak geniş olmak iyidir bu konularda, en doğrusunu yapıyorsunuz.

Not: zengin filan değilim 1 yıldır işsizim aylık gelirim 800 tl

"Paranın sahibi yoktur, harcayanı vardır. Sen harcayamadıysan da harcayacak birileri illa ki vardır." Böyle konuşup sigaramdan derin bir fırt çeker, Omar Little karizması yapardım. Tabii sonra hemen o sigaranın ucunu söndürüp kalanı pakete geri koyardım. Çünkü bilirdim önümüzdeki birkaç gün meteliğe kurşun atacağımı, çünkü bilirdim o birkaç gün sonra "senin ben kafanı sikeyim, cebindeki paraya sahip çıkamayan mal" diye kendimle kavgalara koşacağımı... :)

amaaan canım saolsun derdim. geçen sene evin içinde 300 lira kaybettiğimi farkedince amaan temizlik yapınca çıkar demiştim. temizliği de bir ay sonra falan yapmışımdır. unuttum gitti. çok yüksek meblağ değil ise sallamam pek.

canin sagolsun. gamsiz olman daha iyi. sen bos ver herkesin ne dedigini.

üzülseniz de kahrolsanız da o parayı geri getiremeyeceğiniz için bence "boşver gitsin" diyerek keyfinize bakın.

üzülürdüm

aman der geçerdim niye kahrolacağım lan!

küfredip rahatlamaya çalışırdım. giden gitmiş ama şuna lazımdı anasını avradını... diye devam eden cümleler eksik olmazdı.

maddi durumum iyi ama 50tl kaybetsem bile üzülürüm.

uzulurdum panpa, 1 saat rus parasi amk.

Ülke Asgari Ücret (Euro)

Romanya 157

Litvanya 232

Letonya 287

Estonya 290

Çek Cumhuriyeti 312

Macaristan 323

Slovakya 327

Polonya 353

Hırvatistan 374

Türkiye 412

Portekiz 566

Malta 680

Yunanistan 684

İspanya 748

Slovenya 763

İngiltere 1.244

Fransa 1.426

Hollanda 1.456

İrlanda 1.462

Belçika 1.472

Lüksemburg 1.801

ABD 998

ayrica dikkat etmen gereken bi baska nokta, haftalik calisma saati, avusturyada bu haftada 8 saatti.

saati 6 pound.